24 Ağustos 2016 Çarşamba

Datça-Bodrum



Geçen sefer çok fotoğraf var diye ayıklayıp yazmaya üşenmiştim. Ama geçenlerde Datça'ya yine gittim ve bazı kişisel fikirlerimi yazayım dediğim özellikle denediğim yerler hakkında. Bana nostalji olur, gidecek olanlara da fikir / gitmeyi düşünmeyenlere de gitme isteği verir :P

Datça'dan da Bodrum'a geçtik, yazıya onu da ekledim.



Datça'daki zevklerimden biri merkezdeki Şirin Baba'dan midye yemek.


Bir diğeri Badem Kafe'de kumpir yiyip sonra da hemen yan tarafındaki Mai Coffee'de Cold Drip içmek oldu. Burayı ikinci gidişimde keşfettim. Yukarıdaki fotoğraf Mai Coffee'den. Sapsade bir yer.



Sahil'deki Machu Picchu Cafe. Burayı genelde akşam tercih ediyorlar. Ben gündüz de limonata falan içmeyi sevdim, manzarası gündüz daha güzel. 



Badem Kafe'nin karşısındaki restoranlardan biri. Yemek için gitmedim ama bu görüntü hoşuma gitti.


Böyle bahçenin içine ahşap masa koyduğum bir evde yaşasam.


Gittiğimiz tekne turlarından birinden. İnceburun.


Gece Datça sahili.

 
Kumluk ya da taşlık plajı. Hangisiydi unuttum.


Kargı koyu. Burası Datça'nın arabayla ulaşılan en ucu. Tekneyle ulaşılan en ucu ise Knidos oluyor.


Tepeden Datça.




Gelelim Bodrum'a. Biz Göltürkbükü'nde bir otelde kaldık. Yukarıdaki fotoğraf da otelin plajından. Ben bu şekil dümdüz denizde yüzmeyi seviyorum. Burada da sabah 9'a kadar ve akşam 7'den sonra tam böyle oluyodu deniz. O yüzden sabahları 7-8 gibi kalkıp yüzdüm hep. Bu saatler arasında da güzeldi deniz ama böyle göl gibi aşırı düz değil. 




Sabah yüzmesi sonrası mis gibi kahvaltı.


Sonra sahilde yayılmaca.


Charlaine Harris'in Harper Connelly serisine başladım. Bu ilk kitabı. Aylık blog postunda ayrıntılı yazacağım fikirlerimi.


8.3 saatte bitirmişim ilk kitabı. Yaşasın sahilde uzun uzun kitap okumaklar.


Bazen öğlen bazen akşam yemekleri için Türkbükü merkeze gittik. Bu da bir öğlen Casita'da mantı yerken.


Gün doğumu kalp kalp.


İlki bitince ikinci kitaba da başladım. Çok iyi bu kitaplar, çok bayılarak okuyorum.


Bir akşam otelde yedik. 


 Türkbükü merkezin hemen girişinde sağda bir dondurmacı var. Adı yok, doğal dondurmacı yazıyor. 20 çeşit falan var. 10'unu denemişimdir. Hepsi çok güzeldi, giderseniz kesin yiyin.



Otelde sakin akşamlar.

Manzaranın durgunluğu, güzelliği, pırıl pırıllığı.


Bu da son sabah yola çıkmdan önce kahvaltı.

Sevgiler.

Hiç yorum yok: